26 Nisan 2012 Perşembe

melankoza (idik)



Sen melankoza…
Melankolik fıtratımın iflah olma çabası.
Kelebek misali tırtılın yuvası
Melankoza.
Gece uykuda.
Gün eteklerini toplamış ufukta.
Bi sen kalmışsın geriye
Bir de koca bir boşluk yüreğimde…
Kamer de yok bu gece.
Yıldızlar bile terki diyar eylemiş.
Siyaha bürülü gök perdesinde.
Dedim ya melankoza…
Bir biz kaldık geriye…
Bir de koca bir boşluk içimizde.
Vicdanımın duvarlarında yankılanan koca bir ses
Ki haykırıyor : EYVAHHHH!!!!,
Eyvah…
Melankoza..
Kaç seheri karşıladık seninle
Gözyaşı besteleriyle…
Kaç gecenin ırzına geçtik
Heba edilen düşlerle…
Kaç zamanlar efkar kadehleri tokuşturduk.
kaç kez duygu dehlizlerinde
Aşka dokunduk…
Sen ki melankoza…
Koca bir dünya taşırken içinde
Ummana yetecek yürek varken
Kozanın çapına ulaşamamak…
O perdeyi aşıp dünyaya bakamamak..
Bir tırtıl gibi kendi sınırlarına hapsolmak…
Ah melankoza..
Bir görsem ki ufkum zarımdan çok ala
Bir varsam ki hayal ettiğim boyutlara.
Bir sıyrılma vakti şimdi melankoza…
Hüznün küflü kilitler vurduğu esirlikten
Nefse tabi beşeriyetten…
İrade dışı tüm hareketlerden.
Sen melankoza…
Bugünün özgeçmişi
Yarının müjdecisi.
Sol yanıma saklı kelebeğin
Doğum arifesi.
Sancılar sıklaşıyor melankoza.
Daha bir derinden şimdi her şey
Alışmış gibi dursam da
İnanma
Yolunda değil hiçbir şey…
Ne geceler örtüyor yaşananları
Artık kara bile kara değil yanımda.
Ne de kamer tercüman oluyor halime
O da artık ırak bu yüreğe…
Şimdi melankoza..
Duygu girdaplarına isyan var bu bedende.
Bir denge aranıyor akıl ve iradeyle
Bu öyle bir çaba ki melankoza
Sığmıyor artık larva çapına.
Ya doğacak bir kelebek
Bu tırtıl aleminden…
Kanatları ukbaya dönük…
Ya da çürüyecek içte kalan öz
Gereğince işlenmediğinden.
Dalları ateşe varan bir zakkum gibi….
Sen melankoza…
Öyle bir köksün ki nisyan toprağında
İçine alacağın suyla yeşerecek yarın
Ya kökü gökte bir “tuba ağacı”
Ya da küfre bulaşmış bi dünya meyvesi
Nimetleri yalanlayan bir “kezziban”
2temmuz 09/perşm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder