26 Nisan 2012 Perşembe

Kozadan Kelebeğe

dün kendimi okudum yine kitaplarda, bilim dünyasının tahlil ettiği rahatsızlıklarımı tespit edip reçete yazdım kendi kendime.
ilk madde mutlu olmak, hüzne veda edip dümeni şükür kıyılarına çevirmek. öyle yazıldığı gibi kolay olmayacak haliyle. ama denemekte fayda var. ne de olsa kaybedeceğimiz yada kazanacağımız kendi hayatımız. yani illa ki denenmeli.
sabah can sıkan bir kriz olsa da güzel bir kahvaltı ve yumurtalı ekmekler güne iyi bir başlangıçtı. hele ki benim kahvaltı hazırlığında olduğum saatte Şeri nin arayarak mesaiden dert yanması ve sabah çok zor uyandığını anlatması ikinci şükür sebebimdi. çünkü ben kendi işimin patroniçesi ve dilediğim saatte kepenkleri kapatma özgürlüğüne sahiptim. tıpkı bu sabah olduğu gibi saat 10 da da 12 de de büroya gitsem kimseye hesap vermek zorunda değilim. Elhamdulillah.

Büroda yalnızım bir kaç aydır. zira Fatma evlilik hazırlıklarına gömülmüştü. Şimdi de balayında. Allah mutlu kılsın. bakma yalnızlıkla cümleye başladığıma. ben daha huzurluyum yalnız çalıştığımda. çünkü kalabalıkta zihnımı toparlayamıyorum. Derviş beyin bürosunda iken en zorlandıgım şeyde buydu. iş güç de iyi çok şükür. ne sinek avlıyoruz ne de yetişemeyecek kadar çok iş yapıyoruz. kısaca kendi yağımızda kavruluyoruz.

bir ara borçlu ile yaptıgım telefon görüşmesi sinirlerimi gerdi ama araya öğle namazının girmesi ve soğuk suyla temas gerginliğimi giderdi.
bütün gün borç ödemekle uğraştım. cebimde bir kuruş para kalmasa da ödenecek borcum da kalmadı Hamdolsun. ne vergi ne kira ne fatura bişicikler kalmadı. bu ay da çarkı döndürdük. Rabbım gelecek ay yüzümüzü kara çıkarmasın.

veeee günün süprizi. bir dosya için Yeşilköye gidip sömürücü bankalardan evrak almam gerekiyordu. istanbulda 6 yıldır yaşamama rağmen Sirkeci- Halkalı tren hattını hiç kullanmamıştım ve ben tren yolculuklarına bayılırım. Banka ile tren ne alaka diye düşünürsek. banka Yeşilköy tren istasyonuna çok yakın olduğu için o hattı kullanmam gerekti. aslında bakırköy vs yerlerden aktarma şansım olduğunu öğrendim ama yine de 65 dk sürecek olan treni seçtim. iyi ki de trenle gittim.
ilk önce sirkeci garının tarihi kokusu mest etti beni. daha önce de sırf oranın havasını teneffüs etmek için içeri girmiştim ama hiç yolculuk etme fırsatım olmamıştı. bugun bir ilk yaşandı.
yolcuların binmesinden sonra tren hareket etti. evet seviyordum treni. uzayıp giden raylarını. o rayların arasındaki taşları ve taşlar arasında yer yer biten otları. hepsini seviyordum.
daha önce Gülhane çıkışında hayal kurmuştuk. birlıkte tren yolculuğu yapalm diye. Cankurtaran'a giderken o hayal aklıma geldi. içim burkuldu. olsun neydi ilkemiz mutlu olmak. bugun hüzne yer yoktu.
kumkapı yedikule cerrahpaşa zeytinburnu ve hatırlayamadığım daha nice duraktan geçtik. tren raylarına komşu evleri seyrettim. acaba onlar da bu yolculuklardan benım kadar mutlu olurlar mıydı? yoksa tren onlar için sadece bir gürültüden ibaret mi? bilemedim. sormam da mümkün değildi.
tren ilerledikçe bilmediğim bir şehirde gibi hissettim kendimi. evet bir sonraki seferde burayıd a gezmeliyim dediğim yerler oldu. yeni planlar can buldu.

hedefime varıp işlerimi halletmem 10 dk sürmedi. ama hemen geri dönmek içimden gelmedi. Hadi dedim kendi kendime ve devam ettim cadde boyu yürümeye. nereye niçin yürüdüğümü bilmiyordum ama sadece yürümek ve bir keşif yapmak istiyordum. bir ara acıktım acaba birşeyler mi yesem diye düşünsem de seçeneklerin çokluğu gözümü korkuttu ve tabi menülerdeki fahiş fiyatlara rağmen tabağa neyin konacağını bilmemek.
sonunda çok tatlı bir hediye dükkanına denk geldim. evet keşif buydu. Colomb kadar mutluydum. Sakarya yarın gidecektim ama kaç gündür orda yapılacak olan parti için şeri ye özgü güzel bir hediye bulamamıştım. birkaç eşyaya baktıktan sonra tam isabet bir  hediye bana göz kırpıyordu. mini minnacık bir mutfak takımıydı bu. tencere tava, kepçe eldiven vs aksesuarlardan oluşan oyuncak gibi ama orjınal bir takımdı. satıcının tebessümlü çehresi ile alış veriş daha bir tatlı hal aldı.

ve dönüş yolu. tren yolculuğu. içimde uzayıp giden raylar arasında bir o yana bir bu yana sallanan yüreğimin rüzgarla dansı. güneşin ara ara yuzumu okşadığı, gözümün yeşile ve maviye doyduğu anların hülasası işte bu yazı.

Mutluluk ilkesi ile başlanan gün böyle güzeldi. Rabbım çok şükür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder